kahvaltıyı severim. hele pazar günleri.. kaçırmam olanaksız! kahvaltı sonrası oturmuşuz dostlar meclisini kurmuşuz, sohbet neşe hepsi var. bir dvd takalım dedik çoktandır izlemiyorduk, belli ki biz de vurulmuştuk maltimedya sevdasına. filmin adı pan'ın labirenti. baktım dvdnin arkasına güzel yaratıklar var gizem var hoşgörü var iyi niyet var; aşk ta vardır dedim. rastlantı bu ya o gün de aşka susamışım! takalım dedim neler var acaba?
***
film başladı enfes bir giriş. ağaçlar, çiçekler, peygamber böcekleri ve bir kız... ama ne kız! film başlar başlamaz kıza kilitlendim. gözlere baktım, seherden sıyrılagelen güneş gibi parlıyor! o an dedim, bu kız bu filmi alır götürür. öyle de oldu!
***
bazı başarılar vardır, diğerlerinden ayrılır. kötülüklere, haksız rekabete, ön kesmelere rağmen yakalanan başarı diğerlerinden bambaşka bir yerdedir, pan'ın labirenti içindedir! çok sevgili küçük kızımız ofelya, (ben söylemekten utanıyorum ama bu ispanyollar bir türlü utanamadı) binbir osbirci askerin arasına konarak, burun-kafa parçalama sahnelerin arasına monte edilerek, peygamber böcekleriyle başrol paylaştırılarak, siyasete bulandırılarak engellenmeye çalışılmış film boyunca. benim açık söylemek gerekirse midemin kaldıramadığı sahnelere yer verilmiş. ama ofelya, öyle güzel yapmış ki görevini, öyle güzel işlemiş ki o filmi.... canım benim!
***
ispanyol sinemasına kurtuluş müjdesirobert de niro'ya küçük bir not: filmde bir emek hırsızlığı vardır senin alehine. filmin sonunda teğmenin yanağına ateş edilerek robert de niro beni kondurulmuştur. senin üzerinden gişe yapmak istenmiştir. eski dostum de niro, sadece bir hatırlatma.
No comments:
Post a Comment