Wednesday, May 2, 2007

adam ol adam!


gerard depardieu 'yü nasıl bilirsiniz?

sıcakkanlı babacan? eski bir boksör babayiğitlinde? büyük elleriyle kadınlara bir sığınma bir korunma hissi veren ama alabildiğine kulak memesi kıvamında bir romantik?

ezber bozmaya cesaretiniz var mı? öyleyse buyrun alt paragrafa geçelim!

◊◊◊

değil ama kazın ayağı öyle değil.. yüzlerce ihbar geliyordu servise, yüzlerce çaresiz haykırış.. gelen hiçbir ihbarı bu reyting yapmaz bu gündem sarsmaz diye bir kenar atmadığımı en iyi g.d. bilir ama bir öz eleştiride kendime yapayım doğrusunu isterseniz, çuvaldızı biraz da kendime dönderteyim; buzdağının hani, o ilk gözümüze çarpan, bizi sonsuz maviliği beyazlığıyla dinginlik ve şiddedi bir tepsi de sunan o harika manzarası vardır ya.. suyun altında ne oluyor, ne gibi tuzaklar saklıyor, açıkçası dikkat etmemişim!

◊◊◊

geçen akşam ertekin bir dvd getirmiş paristen: Paris, je t'aime! neşelendim çocukça neşelendim pembe pembe oldu yanaklarım, vakit geçirmeden izlemeye koyulduk; ama ne film! hanım hanımcık jülyet minnoş mu dersiniz, matilda olduğundan beri göz yaşları dinmeyen film başına 25 dakika ağlayan natalie portman mı..

herşey harikaydı filmde, ama herşey çılgınca alkışlamaya hazır ellerimizi sıkı sık birleştirmiş izliyorduk filmi ta ki gerard depardieu bir barmen kisvesiyle gözükene ve "içkiler bu gece benden!" diye haykırana dek... filmin yönetmeni olabilirsin, gerard depardieu barmen olarak da olsa gönüllerimizde ki obeliks karakterini bir çırpıda harcamak pahasını göze almış da olabilirsin ama bu kısa filmlerinin sonundaki bir film konduğu zaman bu sahne işler değişiyor hepinize soruyorum sinemada izlemiş olun dvdde izlemiş olun sonuç aynı: ne kaldı filmden aklınızda? gerard depardieu cömert adamdır, kadirşinas adamdır! ne ısmarlıyor içki!

◊◊◊

stokolm sendromunu bilir misiniz? saldırıya uğrayan mağdurun bir süre sonra saldırgana sempati bgeslemesi hatta özdeşim kurması söz gelimi rehinenin bir süre sonra durumuna alışığ bu statükonun bozulmasına karşı gösterdiği direnç.. seyirci de öyle bir rehindir işte sayın okuyucu bir yerde filmin biteceğini, ışıklar yandığında normal hayatına döneceğini bilir ama bir yanıyla ölesiye özdeşim kurar hampri bogart olur liz taylır olur doksan dakikalığına buna dikkat edin: orada biri içki ısmarlayacaksa bu o hampri olmalıdır gerard depardieu de olsa yan bir karakter çıkıp amiyane tabirle artislik yapamaz, yapmamalıdır. yapana hesap sorarlar.

◊◊◊

vermek istediğin, körpe bilinç altlarımıza iletmek istediğin nedir gerard depardieu? gerçekten cömert bir adam mısın? yoksa haksız rekabetle çevrendeki barların ipini çekmek isteyen gaddar bir esnaf mısın? bu toprağın çocuğu bu oyuna gelmez gerard! billahi de gelmez! komşusu açken tok yatamam diyen, bugün komşum siftah yapmadı, gidip ondan yapınız alış verşinizi diyen bir esnaf geleneğinde gelen bu toğrağın çocuklarına sökmez bu false advertisinglerin!

◊◊◊

adam ol adam:

evet haftanın "adam ol adam" nişanını sen kazandın gerard depardieu, ne diyim ben sana senin yolun buralara düşmeyecek mi? geçmeyecekmisin halit ağa caddesinden? ayıp be! juliet abla sen kusura bakma sinirlendim birden..

1 comment:

alfabetik said...

vay!
filmin başında ismi yazdı, vay! dedim. gerard'ın toprağı belli kişiliği belli yapar bu dedim.
yaptı da!
bakın,
ben kahvede çalışmış adamım. ben esnafa çay dağıtmış adamım. ben 52 masasının çayını dörtlemiş adamım.
ama bir kere olsun çaylar benden demedim.
neden mi?
çünkü,
benim yetişmeme kültürüme toprağıma aykırı, ben söyleyemem.
çünkü,
adama söylettirmezler. ıstakaları kafana ağzına yüzüne burnuna vururlar, haklıdırlar.
gelelim gerard'a,
sığındığın paris ise fransa ise aldanış içindesin, adebayor içindesin. bu yollara düşecektir birgün gönlün entel adamsın, o zaman da ısmarlarsın artık birşeyler!!

saygılar