Sunday, July 15, 2007

bazı şutlar kardeşlik için çekilir!

kimileri gerçekleri bi yana bırakıp topu taca yuvarlar, kimileri zaman kazanmak için elinde tutar, kimisi ise yerde yatarak sözde sakatlanır, kanar, ve ağlar... ama kimileri vardır ki, onlar şutları kardeşlik için çeker; saha çizgisini sıkı sıkı telle kapar ki oradan gerçek sızmasın, maç içindeki dostluk sevgi taca çıkmasın, karpuzun göbeği gibi olan kardeşliğin derinliğinin buram buram yaşandığı uzatmalar havaya uçmasın...

işte biz ve gönül dostları da bu amaçla çıkarız her haftasonu halı saha maçlarına, hem de ne maçlar! kıran kırana geçer; herkes bilir altımızdaki el yapımı halı değil, ama o yeşili direkleri meşin yuvarlağı görünce hepimiz deliye döneriz.. maçta atılan sıcacık sloganlar sevgi paratonerine kapılmış kasaba sakinlerini hemen yanıbaşımıza toplar: gör beni!!! bana ver, sen kaç!! çok güzeldi be abi!! sert oynamayalım beyler, biraz daha sakin!!!

futbol basit bir oyundur ve kardeşlik, hümanizm her zaman kazanır

kimi zaman mesaj kaygımız olur pankart ile çıkarız sahaya, bazen kimi arkadaşlar sahaya girerken bir avuç çimen atar ağzına... dualar okunur maçtan önce, insanların yanakları hümanizmi andırır, kramponlar her topa vuruşunda topun yanına gidip özürünü diler; maksadı hiçbir şekilde onu incitmek değildir.. dedik ya bazı şutlar vardır, kaleye girdiğinde oyunun dışındakileri harekete geçirir!

yazarlık dinamizm ve hümanistlik gerektirir

bazı yazılar isyankar, bazı yazarlar da sportif, genç, dinamik olmalıdır sevgili okur... hani o tom cruise’un inanılmaz görev diyip te çıktığı dağlar vardır ya, o rocky’nin adliyedeki avukatları andıran bi merdiven çıkışı vardır ya... bizim yolumuz da öyle bi yol be sevgili okur. asırlardır kalem diyince o kağıt üzerindeki mürekkep dansını anladı ya bu insanlık, yeni nesilin demesiyle klavye tuşlarının bir inip bir kalkmasını anladı ya... kimse o kalemi tutan eli, o elin nüfus ettiği vücudu, o vücudu ayakta tutan iki aslanlar gibi bacağı düşünmedi. bazıları beyin dedi, hapis etti onu gerçekleri göstermemesini istedi(anladın sen bayındırlık anladın)... ama hiç bu dışladığımız tarafımızı göremedik, belki de, görmek istemedik...

işte o bacaklar gün geldi yazarlık ile kendini buldu, el’in yaptığını bir de o yapmak istedi: akrobasiyi güzel hareketleri bir yana koyalım ve düşünelim o yürekler orada şutlarını kilitli kapılara attılar.. ortalarını kardeşliğe açtılar...

gelin bu çağrıya kulak verin

biliyorum çoğunuzun bacağı bir şekilde yas tutuyor, koltuktan kalkerken zorlanıyor, uzun koşular için kendini hazır hissetmiyor devre arası kampına katılamıyor... ama hepinizin bacaklarınıza vereceği ikinci bir şans, bir top ve iki direk... direği de geçtim be mübarekler iki taş koyup oynayın şu oyunu öldünüz mü yahu! ya ben çok sportifim, çok dincim, çok hümanistim ya da bazı insanlar gerçekten çok hımbıl, çok militarist, çok hari krişnacı! sertleşmeye imkan tanığım 3 kulvardan birinde beni yine haksız çıkarmadınız sizi sütun bacaklar!
ama ben okurumun gönlümü almasını bilirim... altın yürekli insanların kadife kramponlarının anısını buraya koymasını bilirim! vamos bien demesini bilirim!!



"akrobasiyi güzel hareketleri bir yana koyalım ve düşünelim o yürekler orada şutlarını kilitli kapılara attılar.. ortalarını kardeşliğe açtılar!"


2 comments:

anessa said...
This comment has been removed by the author.
anessa said...

vamos bien huseyin (hani yakışmışın da takıma) vamos bien